Anadolu Tüneli
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Anadolu Tüneli'ne giren, tünelin öbür ucuna gitmek zorundadır!
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Paylaşımlarınızı bekliyoruz..                |AT|              Reklamların bizle ilgisi yoktur, reklamlardan kurtulmak için üye olunuz.                   |AT| 

 

 İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
gamela
Yönetici
Yönetici
gamela


Kadın Mesaj Sayısı : 41
Unvan : Site Yöneticisi [2]
Rep Puanı : 0
Puanlar : 5615
Kayıt tarihi : 24/01/09

Üyenin Durumu
Yararlılık:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue9/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (9/10)
Aktiflik:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue5/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (5/10)

İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty
MesajKonu: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI   İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI EmptyPerş. 19 Şub. 2009, 16:18

İSLÂM TARİHİ VE UYGARLIĞI

( 13. YÜZYILA KADAR)



A. İSLÂMİYET'İN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU

1. Asya

a. Siyâsî Durum



Sasaniler

İran (Sasani) devletinde Zerdüştlük dini hakimdi. Bu dine göre iyilik ve kötülük tanrısı olmak üzere iki tane tanrı vardı. İyilik tanrısı "Ahuramazda" (Hürmüz), kötülük tanrısı "Angramanyu" (Ehrimen) arasında sürekli bir mücadele vardır. İyilik yapanlar öldüklerinde ışık dünyasına, kötülük yapanlar karanlık dünyasına giderlerdi. Bunun için aydınlık ve Işığa değer vermişler, Ateş'i kutsal kabul etmişlerdir.



İyilik tanrısına destek olmak için sürekli olarak bir ateş yakılırdı. Bu ateşin yakıldığı yere ATEŞGEDE denirdi. Bundan dolayı Zerdüştler'e ateşe tapan anlamında "Mecusi" de denilmiştir. 5.yy.da Mazdek tarafından "Mazdeizm" ortaya çıkarılmıştır. Mazdeizm Zerdüşt öğretisine dayanır, toplumsal - siyasal - ahlaksal ilkeleri ön plana çıkarmıştır.


Göktürkler

İslam öncesi Türklerde Gök-Tanrı inancı hakimdi. Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı. Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu. Gök-tanrı inancı İslam dininin ALLAH inancı ile ortak özellikler taşıyordu. Bu ortak yön Türklerin İslam dinine girmelerini kolaylaştırmıştır. Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir. Din görevlilerine Şaman - Kam - Baksı gibi ünvanlar vermişlerdir.



Hindistan

Hindistan'da Hinduizm dini egemendi. Kast sistemi; toplumsal, siyasî ve dinî düzenin temelini oluşturuyordu. Bu sistemde halk, sınıflara ayrılmıştı :

• Brahmanlar ; Din adamları
• Kshatriyalar (Kşatriyalar) : Hükümdarlar, komutanlar ve askerler
• Vaisyalar (Vaizyalar) : Sanatkarlar, tüccarlar ve çiftçiler
• Sudralar : İşçiler
• Paryalar : Ayrıca bu dört sınıfın dışında olan ve hiçbir hakka sahip olmayan sınıftır.

İslamiyet'in doğduğu yıllarda Hindistan'da Hinduizm egemendi. Hinduizmde en temel ve kutsal metinler Veda'lardır. Kast sistemini benimseyen Hinduizmde en üst mevkide Brahman denilen din adamları bulunurdu.

Brahmanizm'e göre bir insanın, yaşamındaki iyi ve kötü hareketlerine göre ruhu rahat eder ya da sıkıntı çekerdi. Ruhun rahat etmesi için insanın aşırı isteklerinden vazgeçmesi ve yalnızlığa çekilmesi gerekir.

Hinduizm'in katı kast sistemine ve Brahman sınıfının otoritesine bir tepki olarak Budizm doğmuştur. Felsefi bir düşünce olan Budizm; Çin'de, Tibet'te ve Japonya'da yayılmıştır. Budizm'in kurucusu Budha (Buda)'dır. Buda'ya göre; iyilik yapılmalı, kötülükten kaçınılmalı dünya nimetlerine istek duyulmamalıdır. Bunları yapan insan sonsun huzura kavuşur ve "Nirvana" ya ulaşır. Nirvana'ya ulaşmak; dünyevî isteklerden kin, nefret ve tutkulardan uzaklaşmaktır. Budizm'de tanrı kavramı yoktur. Bu inanışın din ile ilgili törenleri kaldırarak yerine ahlakî görevler koyması Brahmanların etkisini azaltmıştır. Sınıf farklılıklarını ortadan kaldırarak herkesi Nirvana'ya çağırması da kast örgütünü temelden sarsmıştır. Budizm'in temelinde, iyilik duygusunun yanı sıra yardım, sevgi, doğruluk, dürüstlük gibi ilkeler vardır.


Çin

Çin'de feodal bir yapı bulunmaktadır. Yönetimde hanedanların egemenliği vardır. Egemen sınıf soylulardır. Çin 'in tarihi yontma taş devrine kadar uzanmaktadır. İpek yolu egemenliği Türklerle- Çinlileri karşı karşıya getirmiştir. Geniş ve verimli topraklarda tarım önemli etkinliktir. En önemli ekonomik kazancı İpek Yolu'ndan sağlamışlardır.

İslamiyet'in doğuşu sırasında Çin'de Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm yaygın olan dinlerdir. Tao dini, Lao-Tzu (Lav Dzı) adındaki bir filozof ve din adamı tarafından ortaya atılan düşüncelerden doğmuştur. Lau-Tzu'ya göre, "evren bir yaratıcının eseridir; o da Tao'dur." Tao, evrenin "yolu, düzeni, yasası" anlamına da gelir. İnsanın somutlaştırdığı ya da yaşama geçirdiği bilgelik yolu da Tao'ya yönelmekle olur. Tao'nun yoluna yönelen bilge kişi onunla birlik ve uyum içinde olmak durumundadır. Konfüçyüs, Çin'de yetişen filozof ve din adamlarından biridir. Çin'in karışıklık içinde bulunduğu bir dönemde, yeni bir ahlakî düşünce ortaya atarak kötülükleri önlemeye çalışmıştır, Ortaya koyduğu siyasî, toplumsal ve ahlakî düşünceler, Çin uygarlığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İnsanların eşitliğine inanan Konfüçyüs'e göre devlet yönetimi ile ahlak özdeşleşmelidir. Devlet ahlak kurallarına uyularak yönetilirse amacını gerçekleştirebilir. Kişiler erdemli olmak ve dürüst yaşamak zorundadırlar. Ancak bu yolla huzura ve mutluluğa ulaşılır. Hindistan'da ortaya çıkan Budizm, 6.yüzyıldan itibaren Çin'de yayılmaya başlamış ve bu ülkenin dinsel yaşamında etkili olmuştur.

Japonya

Çin ile ilişkileri sonucunda Japonya'da Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm benimsenmiştir. Japonların ulusal dinleri, "Tanrıların Yolu" anlamına gelen Şintoizm idi.



Şintoizm; ulusal, çok tanrılı ve diğer dinlere tepki göstermeyen bir dindir. Doğa güçlerine ve ruhlara tapınma inancı, bu dinin en belirgin özelliğidir.





2. Avrupa

a. Siyâsî Durum

Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi "Feodalite (Derebeylik)" ortaya çıktı.

Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır :
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi. Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler.
3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.
4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı.

Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı. Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür.



b. Din ve İnanış

Bizans Hıristiyanlığın ORTODOKS mezhebini benimsemişti. Ortodoksların dini liderine PATRİK denirdi. Patrik İstanbul da otururdu. Hıristiyanlığın diğer büyük mezhebi KATOLİK mezhebidir. Dini liderlerine PAPA denirdi. Papa ROMA şehrinde otururdu. Papaların çok büyük bir etkinliği vardı. Bazen krallardan bile fazla itibar görürlerdi. Çünkü Papa'nın AFOROZ, ENTERDİ ve ENDÜLÜJANS adı verilen yetkileri vardı.

AFOROZ : Bir kişinin Hıristiyanlık dininden çıkarılmasıdır.
ENTERDİ : Bir ülkenin Papa tarafından bütün bir halde cezalandırılması.
ENDÜLÜJANS : Hıristiyanların günahlarından kurtulmak için Papa'dan aldıkları günahtan kurtulma, af kağıtlarıdır. Bu kağıtlar Papa tarafından yüksek paralar karşılığı satılırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gamela
Yönetici
Yönetici
gamela


Kadın Mesaj Sayısı : 41
Unvan : Site Yöneticisi [2]
Rep Puanı : 0
Puanlar : 5615
Kayıt tarihi : 24/01/09

Üyenin Durumu
Yararlılık:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue9/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (9/10)
Aktiflik:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue5/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (5/10)

İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty
MesajKonu: Geri: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI   İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI EmptyPerş. 19 Şub. 2009, 16:19

B. İSLÂMİYET'İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI

1. İslâmiyet'ten Önce Arap Yarımadası

a. Siyâsî Durum

Arabistan Asya kıtasının güney-batı ucunda yer alan büyük bir yarımadadır. Genellikle çöllerle kaplı bir alandır.

Arapların kökeni Sami ırkından gelmektedir. Samîler, Arap Yarımadası'nda yaşamışlar, zamanla buradan dağılarak İlk Çağdan bu yana Mezopotamya, Suriye, Filistin bölgelerinde etkin rol oynamışlardır.
Arabistan'da İslamiyet'ten önce kurulan devletlerin başlıcaları şunlardır:

1. Güney Arabistan Devletleri :

a. MAİN DEVLETİ (M.Ö. 1200-650): Yemen'de kurulan üç büyük devletten biridir. Başkenti, Main kentidir.
b. SABA DEVLETİ (M.Ö. 950 - 115): Main Devleti'nin yıkılışından sonra Yemen'e, Sabalılar egemen olmuşlardır. Başkentleri Ma'rib kentidir.
c. HİMYERÎ DEVLETİ (M.Ö. 115 - M.S. 525): Saba Devleti'nin yıkılışı ile güç kazandılar.

2. Kuzey Arabistan Devletleri:

a. Nabatîler : Nabatîler, Arabistan'ın kuzeybatısında M.Ö. 4.yy.da kurulmuştur. Başkenti Petra kentidir
b. Gassaniler : Yemen kökenli olup, Suriye'ye yerleşmişler ve Hıristiyanlaşmışlardır. Başkentleri Şam'dır.
c. Hire Arap Krallığı : Yemen kökenli olup, Irak'taki Hire kenti çevresine yerleşmişlerdir.

Genel Değerlendirme :

Arap yarımadasında önemli bir siyasi güç ortaya çıkmamıştır.Devletler genel olarak, kabilelerin oluşturduğu küçük krallıklar şeklinde siyasi varlıklarını sürdürmüşlerdir.

b. Din ve İnanış

İslamiyet'ten önce , Arapların büyük çoğunluğu puta tapıcıydı. Her kabilenin kendine özgü putu bulunurdu. Kabe, Araplarca kutsal sayılırdı. Burada Arap kabilelerinin putları bulunurdu. En önemli putları "Hübel-Lat-Menat-Uzza"dır. Araplar putları ziyaret için Kabe'ye gelirler ve kurban keserlerdi. Ziyaret zamanlarında kabileler arası çatışmalar yapılmazdı. Bu nedenle bu zamana "Haram Ayları" denilmiştir. Puta tapıcılık yanında, Mecusilik ( Zerdüştlük), Musevilik, Hristiyanlık gibi dinler de yaygındı. Ayrıca Hz.İbrahim'in dinine inananlar da vardı. Bunlara " Hanif " denilmiştir.



c. Sosyal ve Ekonomik Hayat

Arapların genel olarak yaşam biçimleri göçebe ve yerleşik olaraktı. Göçebe yaşam süren Araplara "Bedevi" denilirdi. Erkeğin egemen olduğu bir aile yapısı vardır. Çok eşli evlilikler yaygındı. Kadınların miras hakkı yoktu. Kabileler arasında rekabet ve kan davaları yaygındı. Çöl yaşamının zorluğu, su kaynaklarının azlığı, yiyecek sıkıntısı bu rekabet ve kavgaların sebepleridir. Hicaz bölgesinin en önemli ticaret merkezleri Mekke, Medine ve Taif'ti. Mekkeliler daha çok ticaretle, Medineliler ise daha çok tarımla uğraşmışlardır. Göçebelerin en önemli geçim kaynağı hayvancılık, yerleşiklerin ise tarım ve ticaret olmuştur.



ç. Dil ve Edebiyat

Araplar arasında iki tür yazı vardı. Himyeri ve Nebatlılara ait olan yazılardan, bugünkü Arap Alfabesinin kökeni Nebatlılara ait olanıdır. İslamiyet öncesi Araplar arasında hitabet ve şiir sanatları gelişmişti. Kabe'yi ziyaret zamanlarında şairler yazmış oldukları şiirleri "Suk-u Ukaz" panayırında okurlardı. Düzenlenen şiir yarışmalarında kazanan eserler, Kabe'nin duvarlarına asılırdı. Bunlara "Muallakat-ı Seb'a" (Yedi Askı) denilirdi. En önemli şairleri "İmr -ül-Kays" tı.



2. Hz. Muhammed, Dört Halife, Emeviler, Abbasiler

a. Hz. Muhammed Dönemi

Hz. Muhammed 571 yılında Mekke şehrinde dünyaya geldi. Babasının adı ABDULLAH, annesinin adı AMİNE dir. Hz. Muhammed küçük yaşta önce babasını daha sonra da annesini kaybetti. Önce dedesi ABDÜLMUTTALİB, o da ölünce amcası EBU TALİB in yanında kaldı. Amcası ile beraber ticaretle uğraştı. Küçük yaşından itibaren çevresinde doğruluğu, güvenirliliği ile ün kazandı. Kendisi çevresindeki insanlar gibi putlara hiç ilgi duymuyor, sık sık HİRA dağına çıkıp yalnız kalıyordu.



Yine böyle bir zamanda Hira mağrasında düşünceler içerisinde iken vahiy meleği Cebrail ilk vahyi getirdi. (Yaradan Rabbi!nin adı ile oku!-Alak Süresi). Bu şekilde Hz.Muhammed'in peygamberlik süreci başlamış oldu. Hz. Muhammed'e ilk inananlar Hz.Hatice, Hz.Ali, Hz.Ebu Bekir, ve Hz. Zeyd oldu. Ancak yeni gelen din (İslam) Mekkeliler tarafından hiç hoş karşılanmadı. Çünkü İslam dini kendi dinleri putperestlik ile hiç benzeşmiyordu. Atalarının dinine büyük bir bağlılık duyan Araplar Hz.Muhammed'e ve yeni dine şiddetle karşı geldiler. Bu karşı gelme zamanla Müslümanlara karşı şiddete dönüştü. Bunun üzerine Hz.Muhammed Müslümanlara hicret (göç) emrini verdi. 615 yılında Müslümanlar önce Habeşistan'a baskılar artınca da 622 yılında Mekke'yi terk ederek Medine şehrine hicret (göç) ettiler. Hicret 'ten sonra Medine İslamiyet'in merkezi durumuna geldi.



HİCRET'İN ÖNEMİ:
1.Hicret İslam'ın kurtuluşu oldu.
2.İslamiyetin yayılması için uygun bir ortam doğdu.
3.Medine 'de İslam Devleti kuruldu.
4. Hicret , Hz.Ömer döneminde takvim başlangıcı olarak kabul edildi.(Hicri takvim)
5.Mekke'den göç edenler (Muhacir) ile Medine'li Müslümanlar ( Ensar) kardeş ilan edildi.
6. İslam Devleti'nin ilk anayasası ilan edildi.



BEDİR SAVAŞI (624)
Nedeni: Mekkelilere ait bir ticaret kervanı Müslümanlarca ele geçirilmek istenmişti. Bu şekilde Müslümanların Hicret esnasında Mekke'de bıraktıkları malların karşılığı alınacaktı. Bu durum iki tarafı karşı karşıya getirdi.
Sonuçları:
1.Bedir savaşı Müslümanların kazandığı ilk askeri zaferdir.
2.Müslümanların kendilerine olan güvenleri artmıştır.
3.Şam ticaret yolu Müslümanların eline geçmiştir.
4.Mekkeli esirlerden okuma-yazma bilenler 10 Müslüman'a okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakıldılar.

UHUD SAVAŞI (625)
Nedenleri:
1.Mekkelilerin Bedir savaşının intikamını alma istekleri.
Mekkelilerin Medine şehrine doğru gelmeleri üzerine iki taraf Uhud dağı eteklerinde karşı karşıya geldiler. Savaşın başlangıcında Müslümanlar üstün iken Peygamber tarafından görevlendirilen okçuların yerlerini terk etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştır.
Sonuçları:
1.Mekkeliler savaştan galip gelmelerine rağmen kesin bir sonuç elde edemediler.
2.Okçuların yerlerini terk etmeleri savaşın kaybedilmesine yol açmıştı. Bu durum Peygamberin emirlerine uymanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

HENDEK SAVAŞI(627)
Nedenleri:
1.Uhud savaşından sonra Medine 'den çıkarılan Yahudilerin Mekkelileri sürekli kışkırtmaları.
2.Mekkelilerin Müslümanlara kesin bir darbe vurma istekleri.
Kalabalık bir ordu ile harekete geçen Mekkelilere karşı Medine şehrinin savunulmasına karar verildi. Salman-ı Farisi adında bir İranlı Müslüman'ın önerisi ile şehrin etrafına hendekler kazıldı. Mekkeliler bu hendekleri aşamadılar ve bir sonuç alamadan geri döndüler.
Sonuçları.
1.Bu savaş Mekkelilerin Müslümanlar üzerine yaptıkları son saldırı olmuştur. Bundan sonra Müslümanlar saldırı, Mekkeliler savunma konumuna geçmiştir.
2.Medine çevresindeki bir çok Arap kabilesi Müslüman olmuştur.

HUDEYBİYE BARIŞI(628)
628 yılında Müslümanlar Mekke'de bulunan Kabe'yi ziyaret etmek istediler.Mekkeliler bu durum karşısında tedirgin oldular ve ziyarete izin vermek istemediler. Bunu üzerine taraflar arasında Hudeybiye Antlaşması imzalandı.
1.Her iki taraf istedikleri kabileler ile ittifak yapabilecekler. Ancak askeri yardım yapmayacaklardı.
2.Müslümanlar o yıl Kabe'yi ziyaret etmeyecekler,ertesi yıl ziyaret yapacaklar.
3.Müslüman olan Mekkeli gençler ailesinin izni olmadan Medine'ye alınmayacak, Mekke'ye sığınanlar ise geri verilmeyecekti.
4.Barış on yıl süre ile geçerli olacaktı.
ÖNEMİ: Bu antlaşma ile Mekkeliler Müslümanları hukuken tanımış oldular.

HAYBER'İN FETHİ (629)
Hayber'de yaşayan Yahudiler Müslümanlar aleyhine işler yapıyorlar, İslam'ı kötülüyorlardı. Bunun üzerine Buranın fethine karar verildi. Hayber kalesi Yahudilerden alındı.
ÖNEMİ : Hayber'in fethi ile Şam ticaret yolunun kontrolü Müslümanların eline geçmiş ve güvenliği sağlanmıştır.

MUTE SAVAŞI (629)
Müslümanlar ile Bizanslılar arasında yapılan ilk savaştır. Çok kalabalık olan Bizans ordusu karşısında Müslümanlar bir sonuç elde edemediler.

MEKKE'NİN FETHİ (630)
Mekkelilerin Hudeybiye Barışını bozmaları üzerine Mekke'nin fethine karar verildi. Mekke şehri hiçbir karşı koyma görmeden kısa sürede ele geçirildi. Mekke'nin fethi ile Arap yarımadasının tamamı kısa sürede Müslümanların kontrolüne girdi.

HUNEYN SAVAŞI (631)
Mekke'nin fethinden sonra İslam'ı benimsemeyen Arap kabileleri Mekke'nin dışında toplandılar. Müslümanlar ve Putperest Arap kabileleri arasında yapılan bu savaşı Müslümanlar kazandı ve ardından Ta'if şehri de kuşatıldı ancak alınamadı. Bir süre sonra Ta'if halkı kendi istekleri ile Müslüman oldular.

TEBÜK SEFERİ (631)
Bizans İmparatoru Heraklius'un büyük bir ordu ile Arabistan'a geldiği haberi üzerine Hz. Muhammed Tebük' e doğru sefere çıktı. Ancak haberin doğru olmadığı anlaşıldı. Tebük Seferi Hz. Muhammed'in son seferi olmuştur.

Hz.Muhammed son bir kez Mekke'de kalabalık bir Müslüman kitlesine VEDA HUTBESİNİ söyledi. 632 yılında Medine'de vefat etti. Hz.Muhammed vefat ettiği yere gömüldü. Medine şehrindeki peygamberimizin bu mezarına "Ravza-i Mutahhare" denir.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gamela
Yönetici
Yönetici
gamela


Kadın Mesaj Sayısı : 41
Unvan : Site Yöneticisi [2]
Rep Puanı : 0
Puanlar : 5615
Kayıt tarihi : 24/01/09

Üyenin Durumu
Yararlılık:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue9/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (9/10)
Aktiflik:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue5/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (5/10)

İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty
MesajKonu: Geri: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI   İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI EmptyPerş. 19 Şub. 2009, 16:20

b. Dört Halife Dönemi

Hz. Muhammed vefat edince Müslümanların başına sırası ile Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali geçti. İşte bu döneme dört halife dönemi (Hulefa-i Raşidin ) denir.

1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ (632-634)

Suriye Seferi: Usame Bin Zeyd komutasında bir orduyu Suriye ‘ ye göndermiş, bu yöredeki kabileler egemenlik altına alınmıştır. * Böylece Hz. Muhammed’in ölümünden sonra da İslamiyet’in gücünü devam ettirdiği kanıtlanmıştır.

Ayaklanmalar ve Yalancı Peygamberler: Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Arabistan‘ da, İslamiyet’in tam yerleşememesi, halkın zekat vermek istemeyişi, kabile yaşamını sürdürmek ve devlet otoritesi altına girmek istememek nedenlerinden dolayı ayaklanmalar olmuş, ve yalancı peygamberler türemişti. Yalancı peygamberler sorununu çözmek amacıyla, Halit Bin Velid komutasında bir ordu Yemen’e gönderilmiş, yalancı peygamberler ortadan kaldırılarak, bir tehlikeden kurtulunmuştur. Ayaklanmalar ve Zekat sorunu çözüme kavuşturulmuştur.

Kur’an’ ın Kitap Haline Getirilmesi: Hz.Muhammed döneminde Kur’an ayetleri, hafızlar tarafından ezberleniyor, vahiy katipleri tarafından deri, tahta, düz kemik, taşlar üzerine yazılıyordu. Ancak, savaşlarda hafızların ölmesi, ve yazılı ayetlerin malzemelerini korumadaki güçlükler nedeniyle, bir kurul oluşturulmuş ve Kur’an kitap haline getirilmiştir.

Irak Savaşları: Halit Bin Velid komutasındaki ordu, Irak’a gönderilerek , Hire bölgesi ele geçirilmiş, Fırat nehri çevresindeki kabileler İslamiyet'i kabul etmişlerdir.

Yermük Savaşı ( 634 ): Müslümanların Suriye ve Filistin’e doğru hareket ettiğini öğrenen, Bizans İmparatoru Herakliyus, topladığı ordu ile Suriye’ye doğru hareket etmiş, Yermük Irmağı kenarındaki savaşı, Müslümanlar kazanmışlardır. * Müslümanların Bizans’a karşı ilk büyük zaferidir. * Suriye kapıları, Müslümanlara açıldı.

Değerlendirme :
Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed’in ölümünden sonra dağılma tehlikesi geçiren İslamiyet’ i toplamış
Devlet otoritesini yeniden sağlamış
Kur’an’ı kitap haline getirmiş
İslamiyet’in ilk kez Arap yarımadası dışında Suriye,Filistin ve Irak’ta yayılmasını sağlamıştır.
Yalancı peygamberlerle mücadele edildi.

2. HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644)

Hz. Ebu Bekir ölmeden önce Hz. Ömer'in halife olmasını istemişti. O'nun ölümü ile Hz. Ömer ikinci halife oldu. Hz. Ömer döneminin önemli olayları şunlardır.

1. Irak, İran ve Horasan’ daki Fetihler :
· Köprü Savaşı ( 634 ) ( Sasaniler- Müslüman Araplar ) : Müslümanların , Kufe yakınlarında Fırat nehri üzerinde bir köprü kurarak , Sasanilere saldırması ile başlayan savaşı Müslümanlar kaybettiler. * İlk fetihler sırasındaki en ağır yenilgi olarak kabul edilir. Ancak Sasanilerdeki karışıklıklar üzerine Sasani ordusu çekilmiş, Araplar Fırat’ı geçip, Dicle’ye kadar ilerlemişlerdir.
· Kadisiye Savaşı ( 636 ) ( Sasaniler – Müslümanlar ) : Yapılan bu savaşı Müslümanlar kazanarak, İran’ın iç bölgelerine kadar ilerlediler. Sasanilerin merkezi Medain ele geçirildi. ( 637 ) Sonuçları : Irak ve Batı İran Arapların eline geçti. Irak’ta Basra ve Kufe kentleri kurularak Müslümanlar buralara yerleştirildiler. Yukarı Mezopotamya fethedildi (639 ).
· Nihavend Savaşı ( 642 ) ( Sasaniler-Müslümanlar) : Yapılan savaşı, Müslüman Araplar kazanmışlar, İran kentlerini ele geçirmişlerdir. Hz.Ömer’in son zamanlarında İran’ın tamamı fethedilmiştir.
· Horasan’ ın Fethi ( 644 ) : İran’ın doğusunda Merv’ e çekilmiş olan Sasani Hükümdarı III.Yezdcerd’ in toparlanmasına fırsat vermemek ve bölgeyi fethetmek amacıyla yapılan sefer sonucu Horasan ele geçirilmiş, böylece Ceyhun nehrine kadar sınırlar genişlemiştir.

2. Bizans Topraklarındaki Fetihler :
· Suriye’deki Fetihler : Bu yöndeki fetihlere devam edilerek, Şam, Humus, Harran, Filistin, Halep sınırlar içine alındı. Suriye’nin fethinden sonra Kudüs’e yönelindi.
· Kudüs’ün Fethi : Kudüs dışında tüm Filistin’i fetheden Müslüman Araplar, Kudüs’e yöneldiler. Kudüs halkının Bizans’tan yardım isteği ile gönderilen Bizans kuvvetleri “ Ecnadeyn “ denilen yerde yenilgiye uğratıldı. ( 636 ). Bu zaferden sonra, Kudüs kuşatmaya alındı. Kudüs Patriğinin kenti Hz.Ömer’e teslim edeceğini bildirmesi üzerine, Hz.Ömer Kudüs’e gelerek kenti teslim aldı. * Böylece Kudüs, savaşılmadan ele geçirildi.
· Mısır’ ın Fethi : Mısır’ ın ekonomik durumunun zenginliği ve Bizans’tan gelebilecek tehlikelere açık olması nedeniyle, bölgenin fethi gerekiyordu. Amr bin As komutasındaki ordu, Mısır’ a yönelerek , Babylon ( Babilon ) ( 641) ve İskenderiye kentini ( 642 ) ele geçirdi. Kahire yakınlarında ordu kent olarak “ Fustat “ kenti kuruldu.

3. Devlet Örgütlenmesi :
Devletin geniş bir coğrafi bölgeye yayılması, yönetim - siyasi - ekonomik - askeri alanlarda örgütlenilmeyi zorunlu hale getirmiştir.
· İlk kez Düzenli ordu kuruldu. Askerlere maaş bağlandı.
· Suriye ve Filistin’ de ordugahlar oluşturuldu.
· Orduya ait kayıtların tutulması amacıyla ilk kez ordu divanı oluşturuldu.
· Devletin önemli sorunlarının görüşüldüğü meclis oluşturuldu.
· Müslüman olmayanlardan “ Haraç “ vergisi ( Toprak ) alınmaya başladı.
· İlk kez “ Beytü’l-Mal ( Devlet Hazinesi) oluşturuldu.
· Ülke yönetim birimlerine ayrıldı.
· Valiler ve Halife’ye bağlı olarak Kadılar atandı.
· İlk kez adalet işlerinde kadıların görevlendirilmesiyle, yönetim ve adalet işleri birbirinden ayrıldı.
· Hicret başlangıç alınarak, Hicri takvim uygulamaya konuldu.

Hz. Ömer, vergisinin azaltılmasını isteyen bir İranlı tarafından, yaralanarak , 644’ te öldü.

Değerlendirme :
· Yaşamı süresince sade bir yaşam sürmüş, adalet ve doğruluktan ayrılmamıştır.
· İslamiyet’in en parlak dönemlerindendir.
· Arabistan dışında büyük fetih hareketleri yapılarak, Irak, İran, Horasan, Suriye, Filistin, Mısır ele geçirilmiştir.
· Devletin yönetim, askeri, adalet, siyasi alanlarında örgütlenmesini gerçekleştirmiştir.

3. HZ. OSMAN DÖNEMİ (644-656)

1. İran’daki Fetihler: Ceyhun ırmağı ile, Hazar nehri arasındaki Toharistan’a ordu gönderilmiş, bölgede geniş bir alan fethedilmiştir.
2. Kafkasya’da Fetihler: 652 ‘de Kafkasları aşıp, Hazar Hanlığına sefer düzenlenmiş, Belencer tahrip edilmiştir. IX. yy. sonlarına kadar Hazarlarla, Arapların mücadelesi sürmüş, Kafkas dağları iki taraf arasında sınır olmuştur.
3. Afrika‘da Fetihler: Bizanslılar 645‘te, İskenderiye’ yi ele geçirdilerse de, kent geri alınmıştır ( 646 ). Trablus ve Libya alındı.
4. İlk Deniz Savaşları ve Akdeniz Fetihleri:
· Suriye valisi Muaviye tarafından ilk İslam donanması oluşturuldu.
· Stratejik konumu nedeniyle ilk Kıbrıs’a sefer düzenlenmiş ve Kıbrıs vergiye bağlanmıştır(649). 653‘teki seferle, Müslümanlar Kıbrıs’a yerleşmeye başlamış ve Kıbrıs tehlike olmaktan çıkmıştır.
· 655‘te, Bizans’la ilk deniz savaşı yapılmış, Bizans yenilgiye uğratılmıştır.
· Girit, Malta ve Rodos adalarına seferler düzenlenmiştir.
5. Kur’an’ın Çoğaltılması: Hz. Osman’ın İslamiyet’e yaptığı en büyük hizmetlerden biridir. Şive farklılıklarından dolayı Kur’an ayetlerinin farklı okunması üzerine bir kurul oluşturularak, Kur’an çoğaltıldı. Bir örneği Medine’ de bırakılarak, Mekke, Şam, Kufe, Basra, Mısır’a gönderilmiş, böylece Kuran’ın günümüze kadar orijinalinin bozulmadan gelmesini sağlamıştır.
6. Yönetimi: Kendi soyundan olan Emevileri kayırması ve koruması, onları önemli görevlere getirmesi, hoşnutsuzluğa yol açmış, Mısır, Kufe, Basra ve Şam’ da ayaklanmalar çıkmıştır.
7. Öldürülmesi: Mısır, Kufe ve Basralılardan oluşan isyancı bir gurup, Medine’ye gelerek Valilerin değiştirilmesine destek olunmasını, Hz.Ali, Talha ve Zübeyr’den istemişler, ancak destek bulamamışlardır. Bunun üzerine Hz. Osman’ın evini kuşatarak, Halifelikten çekilmesini istemişler, Hz. Osman reddedince öldürülmüştür.

· İlk kez bir halife isyan sonucu öldürülmüştür.
· Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.

Değerlendirme: Hz. Osman döneminde İran, Kafkasya, Afrika ‘da fetihler sürmüş, ilk donanma oluşturularak, Akdeniz’de stratejik önemi büyük olan Kıbrıs alınmış, Kur’ an çoğaltılarak orijinalliğinin bozulması engellenmiştir. Ancak yönetimdeki zayıflığı, kendi soyunu kayırması ve etkili görevlere getirmesi, huzursuzluklara ve İslamiyet’te ilk ayrılıkların oluşmaya başlamasına yol açmıştır.

4.HZ. ALİ DÖNEMİ (656-661 )

Hz. Osman' ın öldürülmesiyle, karışıklıklar başladı. Hz.Ali, kendi taraflarının ısrarı üzerine halifeliği kabul etti. Ancak Emevi soyundan gelenler, Hz. Osman'ın öldürülmesinde, onun da rolü olduğu gerekçesiyle, Hz. Ali'nin halifeliğini tanımadılar.
Hz. Ali, karışıklık ve isyanlara neden olan, Hz. Osman döneminde atanmış valileri görevden aldı.

1. Cemel Vak'ası ( Deve Olayı ) ( 656 ) : Hz.Ali'nin halifeliğini tanımayan, Hz. Muhammed'in eşi Hz. Ayşe ve onun yanında yer alan Talha ve Zübeyr, mücadele etmek ve kuvvet toplamak için Irak'a gittiler. Hz. Ali barışçı girişimlerinden sonuç alamadı. İki taraf, Kufe yakınlarında savaştılar. Savaş'ın en şiddetli bölgesi Hz.Ayşe'nin bindiği " Asker " adlı devenin etrafıydı. Bunun için bu olaya " Deve Olayı " denilmiştir. Savaşta Talha ve Zübeyr öldü. Hz. Ayşe'nin Medine'ye dönmesi sağlandı. Esir alınan Basra'lılar serbest bırakıldılar. Bu olay, Müslümanlar arasındaki ilk büyük savaştır. Hz. Ali bu olaydan sonra Medine'ye dönmemiş, Irak'ın merkezi olan Kufe'ye yerleşmiştir.

2. Sıffin Savaşı ve Hakem Olayı ( 657 ): Emevi soyundan olan Şam valisi Muaviye, Hz. Ali'nin halifeliğini tanımamaktaydı. Mısır valisi Amr-ibn-ül As 'ın da desteğini alarak , Hz. Ali ile Sıffin ovasında karşı karşıya geldi. Savaş Hz. Ali'nin lehinde gelişirken, Muaviye askerleri mızraklarının ucuna Kur'an ayetlerini taktılar. Bu durumda Hz.Ali taraftarları savaşa devam etmediler. Halifelik anlaşmazlığının, Kur'an hükümleri esas alınarak, iki tarafın seçeceği hakem kurulu tarafından çözülmesi kararlaştırıldı. Ancak, Muaviye'nin hakemi Amr İbn-Ül-As, Ali'nin hakemi Ebu Musa El-Eş'ari' yi kandırdı. Hile ile halifelik Muaviye'ye geçti. Bu Olay İslam dünyasının bölünmesine yol açtı. Hz. Ali taraftarlarına Şii, Muaviye'den yana olanlara Emevi, her iki tarafı da tanımayanlara Hariciler denildi.

3. Nehrevan Savaşı ( 658 ): Hz. Ali kuvvetleriyle , hariciler arasında yapılan savaşta, Hariciler yenildiler ise de varlıklarına son verilememiştir.

4. Hz. Ali 'nin Öldürülmesi ( 661 ): Hariciler, İslam dünyasındaki karışıklıklara neden olduklarını düşündükleri, Hz. Ali, Muaviye ve Amr İbn Ül As ' ı öldürmeye karar verdiler. Hz. Ali , zehirli bir kılıçla yaralanarak öldürüldü.

Değerlendirme :
Hz. Ali iç olaylarla uğraşmak zorunda kaldığından, birliği sağlayıp dış fetihlere girişememiştir. Bu nedenle dönemi fetihsiz geçmiştir.
Emevi soyu, iktidarı kaybetmemek için Hz. Ali'nin halifeliğini tanımamıştır.
Bu dönemde İslam dünyasında, ayrılıklar baş göstermiştir.

c. Emeviler Dönemi

1. MUAVİYE DÖNEMİ
Hz. Ali'nin ölümü ile Muaviye İslam Devleti'nin başına halifesi oldu. Muaviye Emevi kabilesinden olduğu için Muaviye ve daha sonra kendi soyundan gelen halifeler dönemine Emeviler dönemi denir. Muaviye halife olmakla birlikte tam anlamı ile rahat değildi. Çünkü Hz. Ali 'nin oğlu Hz. Hasan harekete geçmişti. Müslümanlar arasında yeniden bir savaş ortamı oluşuyordu. Ancak Hz. Hasan Müslümanlar arasında yeni bir savaşın olmasını istemediğinden Muaviye 'ye bazı şartlar öne sürerek savaştan çekildi. Buna göre Muaviye ölünce yerine Hz. Hasan'ın kardeşi Hz. Hüseyin halife olacaktı. Muaviye bu teklifi kabul etti.

Muaviye döneminde bir taraftan iç karışıklıklar olurken diğer taraftan fetih hareketleri hızını kesmeden devam ediyordu. Rodos ve Girit adalarına seferler yapıldı. İstanbul ilk defa İslam donanması tarafından kuşatıldı. Ancak İstanbul'un kalın surları ve suda da yanan grejuva ateşi sayesinde kuşatmadan kurtuldu.

2.YEZİD DÖNEMİ
Muaviye daha ölmeden oğlu Yezid'i halife ilan etti. Hz. Hasan ile yapmış olduğu antlaşmaya uymadı. Bunun üzerine Hz. Hüseyin harekete geçti. Küçük bir grupla Kufe şehrine doğru yola çıktı. Ancak Kerbela şehri yakınlarında Yezid'in ordusu tarafından kuşatıldı, direnmesi üzerine etrafındakilerle beraber öldürüldü. Hz. Hüseyin'in öldürülmesi İslam Dünyasındaki ayrılıkları daha da arttırdı. Hz.Ali taraftarları Ayrılarak Şİİ mezhebini kurdular.

3. ABDÜLMELİK DÖNEMİ
Halife Abdülmelik iç karışıklıkları giderdikten sonra fetih hareketlerine devam etti. Arapça resmi dil olarak ilan edildi. İlk İslam parası bu dönemde bastırıldı.

4. VELİD DÖNEMİ
Halife Velid döneminde fetih hareketleri daha da hızlandı.İslam orduları bir taraftan Orta Asya'da fetihler yaparken diğer taraftan kuzey Afrika'nın fethi tamamlanmış İslam orduları Kadiks Savaşı ( 711) ( Emevi - Vizigotlar ) ile Cebelitarik boğazını geçerek İspanya'ya girmişti. Tarik Bin Ziyad komutasındaki İslam orduları kısa sürede İspanya'yı fethettiler.

Puvatya Savaşı: İspanya'yı fetheden İslam orduları Pirene Dağlarını aşarak Fransa ya girmeye başladılar. Bunu üzerine Arap-İslam ordusu ile Frank ordusu karşı karşıya geldi. İki taraf arasında yapılan Puvatya Savaşını Frank ordusu kazandı ve Müslüman Arapların Avrupa'daki fetih hareketi durmuştu. Yenilen Müslüman Arap ordusu Fransa'dan geri çekildi ve İspanya da kaldı.

Yaklaşık 90 yıl süren Emevi hanedanı Horasanlı Ebu Müslim'in başlattığı bir ayaklanma sonucunda yıkıldı ve yerine Abbasi hanedanı kuruldu.

EMEVİLERİN YIKILIŞ SEBEBLERİ
1. Emevilerin Arap olmayan Müslümanlara değer vermemeleri, Arapları üstün görmeleri. (Arap olmayan Müslümanlara "Mevali" diyorlardı.)
2. Önemli görevlere Emevi ailesinden olanların getirilmesi ve bu durum sonucu oluşan Arap kabileleri arasındaki huzursuzluk.
3. Emevi ailesi arasındaki geçimsizlikler.
4. Fetihlerin durması.
5. Hz.Ali taraftarlarının ( Şiiler) çalışmaları.
6. Hz. Abbas'ın soyundan gelenlerin çalışmaları (Hz.Abbas peygamberimizin amcasıdır.)

EMEVİLER DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. Emeviler döneminde sınırlar doğuda Seyhun nehrine batıda Atlas okyanusuna, kuzeyde pirene dağlarına ve Anadolu içlerine kadar genişlemişti.
2. Emeviler döneminde İslam kültür ve uygarlığının temelleri atıldı.
3. Emeviler devrinde halifelik babadan oğula geçmeye başladı ve halifelik bir saltanata dönüştü.
4. Türklerle Araplar arasında şiddetli mücadeleler yapıldı. ( Emevilerin Arapçılık politikası bunda etkili olmuştur.)
5. Ülke yönetimi eyaletlere bölünmüştür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gamela
Yönetici
Yönetici
gamela


Kadın Mesaj Sayısı : 41
Unvan : Site Yöneticisi [2]
Rep Puanı : 0
Puanlar : 5615
Kayıt tarihi : 24/01/09

Üyenin Durumu
Yararlılık:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue9/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (9/10)
Aktiflik:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue5/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (5/10)

İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty
MesajKonu: Geri: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI   İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI EmptyPerş. 19 Şub. 2009, 16:22

ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ(756-1031)

Emeviler hanedanı sona erince, Abbasilerin elinden kaçan Halife Hişam'ın torunu Abdurrahman Endülüs'e (İspanya'ya) gelerek burada Endülüs Emevi Devleti'ni kurdu.

Endülüs Emevi Devleti bulundukları coğrafya gereği toprak genişletme, fetih yapmaktan çok ,bilim ,kültür,sanat alanlarında çalışmalar yaptılar ve bu konularda oldukça ileri gittiler. Başkenti Kurtuba olan büyük bir bilim,kültür,sanat merkezi durumuna geldiler. Avrupa'dan birçok öğrenci Endülüs'e gelerek öğrenim yapıyorlardı. Avrupalılar birçok şeyi de Endülüs Emevilerinden öğrendiler. Avrupa kültür ve medeniyetinin oluşumunda Endülüs Emevileri'nin katkısı tartışılmaz bir gerçektir. III.Abdurrahman döneminde en güçlü zamanını yaşayan Endülüs Emevi Devleti iç karışıklıklar ve Hıristiyan İspanya krallıklarının baskıları sonucunda yıkıldı. Endülüs Emevileri'nin yerine birçok beylik kuruldu. Bunlar arasında en önemlisi Beni Ahmer Devletidir.

BENİ AHMER DEVLETİ
Endülüs Emevileri yıkılınca başkenti Gırnata olarak kurulan bir beyliktir. Bir bakıma Endülüs Emevileri nin devamı da sayılabilir. Başkenti Gırnata olduğu için bu devlete "Gırnata İslam Devleti" de denmektedir. Beni Ahmer Devleti döneminde de İspanya da Müslümanlar yüksek bir kültür, sanat, bilim merkezi olmaya devam etmiştir.

Kuzeydeki Hıristiyan krallıklar güçlenince Beni Ahmer Devleti daha fazla varlığını sürdüremedi ve yıkıldı. (1492) Yaklaşık 800 yıl süren İslam hakimiyeti bu şekilde sona ermiş oldu. İspanyollar işgal ettikleri yerde her şeyi yakıp yıktılar, Müslümanları ve Yahudileri öldürmeye başladılar. Osmanlı Devleti zor durumda kalan Müslüman ve Yahudilere yardım etti. Oruç Reis ve Hızır Reis komutasındaki gemiler İspanya da birçok Yahudi ve Müslümanı ölümden kurtardı.



ç. Abbasiler Dönemi

Emevilerin yıkılması ile İslam Devletinde Abbasiler dönemi başlamış oldu. İlk Abbasi halifesi Ebul Abbas Abdullah oldu. Ebul Abbas'ın ölümünden sonra halife olan Ebu Cafer El Mansur Bağdat şehrini kurarak Devletin merkezini buraya taşıdı. ( Emeviler döneminde devletin merkezi Şam şehri idi.) Ancak Abbasiler en güçlü dönemini halife Harun Reşid ve oğulları ( Emin, Me'mun, Mutasım ) döneminde yaşamıştır.

Harun Reşid'den sonra halife olan Me'mun döneminde Türklerin İslam devletindeki etkinliğide yavaş yavaş artmaya başladı. Türkler arasında İslam Dini hızla yayılmaya başladı. Emevileri aksine Abbasilerin Türklere hoşgörü ile yaklaşmaları, ayrımcılık yapmamaları,Türk-Arap ilişkilerin düzeltmiş ve İslam Dini Türkler arasında yayılmaya başlamıştır. Halife Mutasim döneminde Türklerin İslam Devletindeki etkinliği daha da arttı. Türklerden ordular oluşturulmaya başlandı. Türk ordusu için Bağdat yakınlarında Samerra şehri kuruldu.

Abbasiler döneminde bilimsel alanda çalışmalar hızla devam etti. Eski Yunan, Süryani, Hint, İran gibi medeniyetlere ait eserler Arapça'ya tercüme edilerek, bu medeniyetlere ait birikimler İslam Medeniyetine geçti. Müslümanlar öğrendikleri bu bilgilere yenilerini ekleyerek daha da geliştirdiler.

Halife Mutasım'ın ölümünden sonra Abbasi devleti giderek gücünü kaybetti, bir süre sonra da parçalandı.Abbasi Devleti toprakları üzerinde "Tavaif-i Muluk" adı verilen devletler kuruldu. Abbasi Devleti'nin yerine kurulan bu devletlerin isimleri ve kuruldukları yerler şunlardır.

1.Tolunoğulları: Mısır
2.İhşitler(Akşitler): Mısır
3.İdrisoğulları: Fas
4.Aglebiler:Tunus,Cezayir
5.Fatimiler:Mısır
6.Tahiroğulları:İran,Horasan
7.Saffariler:İran'ın Sistan bölgesi
8.Samanoğulları:Horasan,Maverunnehir
9.Büveyhoğulları:İran

Büyük Selçuklu Devleti döneminde Türk Hükümdarları Abbasi halifelerine sahip çıkmışlar ve özellikle Şii Büveyhoğullarına karşı korumuşlardı. Büyük Selçuklu Devleti yıkılınca Abbasilerde en önemli destekçilerini kaybettiler. 1258 yılında Moğol Hükümdarı Hülagu Han Bağdat'ı ele geçirip Abbasilere son verdi. Moğolların elinden kurtulan Abbasi ailesine mensup kişiler Mısır'a kaçtılar ve orada Memlukların egemenliğinde halifeliklerini devam ettirdiler. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim Mısır' alınca halifelik Türklere geçmiş oldu. Abbasi halifeliği de tamamen sona erdi.

Yukarıdaki konulardan da anlaşıldığı gibi Emeviler döneminde çok kötü olan ve sürekli savaşlar yapılan Türk -Arap ilişkileri Abbasilerle birlikte düzelmeye başlamıştı. Abbasilerin Arapçılık politikası yapmamaları, Türklere değer vermeleri bunda büyük bir etken olmuştur. Özellikle Talas savaşı Türk-Arap ilişkilerinin düzelmesinde bir dönüm noktası olmuştur.

TALAS SAVAŞI (751 )

7. Yüzyılda Türklerin Orta Asya' da ki etkinlikleri azalmıştı.Göktürk Devleti Çinliler tarafından yıkılmış ve Çinliler bütün Orta Asya'ya hakim olmuşlardı. Doğudan gelen Çinliler ile Batıdan gelen Müslüman Araplar Orta Asya da karşı karşıya geldiler. Çinliler ve Araplar arasındaki bu mücadele Türklerin de kaderini etkiliyordu. Türkler bu savaşta Araplara destek verdiler ve Talas savaşını Arapların kazanmasını sağladılar. Talas savaşı sonucunda;

a.Türk-Arap ilişkileri düzeldi.
b.İslam Dini Türkler arasında hızla yayılmaya başladı. (İlk Müslüman olan Türk boyları, Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleridir.)
c.Çinlilerin orta Asya da ki Egemenlikleri sona erdi.



KAYNAK: http://www.hayatinrengi.net/tarih-bilgi-bankasi/16160-islam-tarihi-ve-uygarligi.html
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melih
Yönetici
Yönetici
Melih


Erkek Mesaj Sayısı : 313
Unvan : Site Yöneticisi
Rep Puanı : 0
Puanlar : 5761
Kayıt tarihi : 24/01/09

Üyenin Durumu
Yararlılık:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue10/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (10/10)
Aktiflik:
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Left_bar_bleue9/10İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty_bar_bleue  (9/10)

İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI Empty
MesajKonu: Geri: İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI   İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI EmptyCuma 20 Şub. 2009, 19:25

PİT (Paylaşım için teşekkürler)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://anadolutuneli.yetkin-forum.com
 
İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Anadolu Tüneli :: Eski Arşiv :: Ders :: Konu Anlatımları :: 9. Sınıf-
Buraya geçin: